Tesbihçilik

Meslek Kodu:

0

Kapalıçarşı’da

54

tesbihçi var.

TESBİHÇİ

Hat sanatından sonra Türklerin geliştirdiği dini yönü ağırlıklı sanatlardan biri de tesbihçiliktir. TESPİH (Tesbih) Bir ipe dizili, çeşitli maddelerden yapılan belirli sayıda tanelerden oluşur. Tespih aslında bir ibadet eşyasıdır. Tespih’in doksan dokuz tanesi Allah’ın Esma-ül Hüsna denilen doksan dokuz adının sayılmasıdır. İslamda ibadetin bir gereği olan tespih otuzüçlük ve doksandokuzluk dizileri ile aynı zamanda bir sanat dalı olarak gelişmiş, tespih yapan atölyeler tezgahlar açılmıştır.
Genel olarak ibadetin bir parçası olarak görülen ve çok kıymetli maddelerden yapılan tesbihler 33’lük ve 99’luk dizileriyle aynı zamanda bir sanat dalı olarak gelişmiştir. İlk bakışta “boncukların yan yana dizilmesi” olarak görünen tesbih yapımı, günler hatta haftalar alabilen ve onu yapan ustanın yoğun emek gücüne dayanan incelikli bir işçilik gerektiren bir sanat alanıdır.

Osmanlı Devleti döneminde, hemen hemen tüm el sanatlarında belirgin olan dini çizgi, tesbih sanatında da kendisini gösterir. Ebru, Hat Sanatı gibi el sanatlarının ardından bu çizginin öne çıktığı sanat, tesbihçiliktir.
Tesbih sanatı, Osmanlı Devleti döneminde ve özellikle 19. yüzyılda verilen eserlerle zirveye ulaşmıştır. Özellikle bu yıllarda İstanbul’da yapılan tesbihler, dünya çapında ün kazanmış; Osmanlı ustalarının yaptığı tesbihler Hac zamanı Hicaz’a götürülüp hediye olarak dağıtılıp satılmıştır. “Eser-i İstanbul” olarak ünlenen bu tesbihlerin ticaretini yapmak için dünyanın çeşitli yerlerinden Kapalıçarşı’ya çok sayıda tüccarın geldiği de bilinmektedir.

Bu tarihlerin, tesbih sanatının en parlak yıllarına işaret etmesinin ardında, şüphesiz dönemin sanat ahlakı ve anlayışı büyük öneme sahiptir. Zira bu dönemde, herhangi bir ustanın elinden çıkmış bir model, onun imzası olarak kabul edilir; hiçbir usta diğerinin modelini yapmazdı. Her ustanın büyük bir incelikle ortaya çıkardığı eser, bu anlayış çerçevesinde “biricik” olma özelliğini de doğal olarak gösteriyordu. Bunun yanında, “tesbih elde sallanmaz, onunla meşk edilir. Tesbih çekilirken ona verilen emeğe saygı gösterilir” düşüncesi de tesbih sanatının önemi ve saygınlığını ortaya koyan anlayışlardan biridir.
En iyi tespihler Osmanlılar devrinde İstanbul’da yapılmış, İstanbul’da yüzlerce tespih atölyesi açılmıştır. Tespihlerin çok ufak tanelilerine zenne yani kadın tespihi denir. Bir de genellikle ceviz ve Ihlamur ağacından yapılan iri taneli en büyüğü 999’luk zikir tespihleri mevcuttur.

Osmanlı İmparatorluğu’nda tesbih sanatı özellik’ le 17. yüzyıldan itibaren gelişmiştir. tesbihin satış merkezi İstanbul’da Uzunçarşı olmuştur. Uzunçar-şı, Tahtakale’de Mercan Yokuşunda boylu boyun-ca uzanan iki sıralı çarşıdır. İmparatorluğun dört bir köşesinden Ramazan ayı öncesinde gelen kervanlar bu çarşıdaki tesbihçi dükkânlarının stoklarını boşaltırlardı.19. yüzyıl sonlarında Kapalıçarşı çevresinde 300 dolayında tespih tezgahı çalışıyor, becerikli pek çok usta şüphesiz en güzel tespihleri yapabilmek için uğraşıyordu. Tespihin sadece dini amaçlı değil, psikolojik fayda sağladığı gerekçesiyle de kullanılması belki de tespihçiliğin bütünüyle yok olmamasını sağlıyor. Özellikle kehribardan yapılmış tespihin insan vücudundaki fazla elektriği aldığı, sigarayı bırakanların tespih ile rahatladıkları söyleniyor.
1999 yılında tüm dünyayı saran tespih modasının temelinde, tespihin depresyona iyi geldiği, rahatlatıcı ve zihni açıcı bir etkisi olduğu inancı yatıyordu.

İnsanoğlunun hayatında köklü bir geçmişi olan tesbih, sadece ibadet ve el sanatlarında değil, edebiyat alanında da ele alınmıştır. Hakkında yüzlerce eser verilen tesbih; dini, kültürel, sanatsal ve toplumsal boyutlarıyla kitaplara konu olmuştur.

Tesbih sadece İslam’da değil, öteki dinlerde de saygı görmektedir. Budist ve Hindu kültürlerinde, hatta Brahmanizm gibi daha eski Uzak Doğu dinlerinde yaygın biçimde görülen 100 taneli tesbih, Avrupa katoliklerinin rahip ve rahibelerinde 64 taneyle ve çarmıha gerilmiş İsa tasvirli haçıyla dini kıyafetlerin tamamlayıcısıdır. Ortodoksluk, Protestanlık ve Musevilik’te de tesbih vardır.
Özellikle büyük bir özveri ve sabır gerektiren ve siyah sert abanoz, gül, sakız ve sandal ağacı ile koyu kahverengi demirhindiden yapılan ahşap tespih işi, kökü çok eskilere dayanan bir sanattır. Ne yazık ki kavak ve çam ağaçlarından bin bir emekle yapılan tahta tespihlerin satışları tamamen bitmiş durumdadır.

Tanelerin işlendiği küçük el tornası ağaçtan yapılır ve tespihi yapan, bu aracı da kendi istediği biçim ve büyüklükte imal edermiş. Her ne kadar bugün daha gelişmiş aletlerle çalışılsa da, hala güzel, zarif bir tespihi yapabilmek için büyük bir sabır ve el becerisi gerekmektedir. Sayıları geçmişteki kadar çok olmasa da günümüzde de çok değerli ustalar vardır.
Tesbihçiliğin pîri Veysel Karanî kabul edilir.

Türk erkeğinin yüzyıllardır vazgeçemediği aksesuarlarından biri olan tesbih bugün artık ince işçiliği, pahalı malzemelerden yapılmasıyle koleksiyoncuların gözdesi olmaya başlamıştır. Hiç tereddüt etmeden ve öğünerek söyleyebiliriz ki İslam dünyasının en güzel tesbihleri İstanbul’da yapılmıştır. Buradan imparatorluğun her tarafına ve özellikle, her yıl Hac mevsiminde Mekke’ye gönderilmiştir. İslam dünyasında hemen her yerde, örneğin Semerkant, Buhara ve İran’da da tesbih isçiliği gelismişse de bunlar daha çok, kullandıkları maddeler yönünden ün yapmıştır. Herkes tesbih çekemez deyimi de burdan kaynaklanmaktadır. Her tesbih zaman zaman çekilmelidir, çekilmeyen tesbihler matlaşır başka bir deyimle sahibine küser.

Tesbihçilik son 30 yılda yeniden diriliyor. Türkustaların binlerce YTL’ye alıcı bulan tesbihleri, sektörün gelecek vaat ettiğinin göstergesi. Günümüz ustalarıyla tesbihçiliğin maddi-manevi yönlerini ele aldık.Devrin sultanı Birinci Ahmed, adına inşa edilen camideki ilk cuma namazına kaç kişinin geldiğini bilmek ister. Mabede adım atan herkese bir tesbih verilir. 86 bin tesbih dağıtıldığını öğrenen padişah, sayıyı teyit için camii çıkışında aynı işlemi tekrarlatır. Böylelikle 172 bin tesbih o gün yeni sahiplerine ulaşır. Çoğu tarihçiye göre bu anekdot dönemin İstanbul’unda tesbihçiliğin ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor. Nitekim tarihî kaynaklarda bir ara sadece Kapalıçarşı çevresinde 300’e yakın ustanın çalıştığı; yine Süleymaniye Camii etrafında sanatkârların yer edindiği bilgisi geçiyor.

Tesbihçiliğin altın çağı, 1920’lerle birlikte kapanır. Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra yeni ustalar yetişmediği için neredeyse yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan tarihî Türk tesbihçiliğinin imdadına yarım asır sonra yetişilir. 1970’lerde İstanbul genelinde tesbihle uğraşan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Elazığlı Yusuf Özgen Usta’yla bir hareketlilik yaşanır. Maya tutar ve yeni ustalar yetişmeye başlar.

Günümüzde tesbihlerin kullanım şekli eskiye nazaran daha farklı bir hal almıştır. Şimdilerde Tesbih kullanımı kişisel kullanımda şifa verici özelliği ile de kullanılmaktadır. Ne var ki, artık tespih ustaları ve tespih tezgahları giderek azalıyor. Kutsal gün ve gecelerde çekilen dev tespihlere sadece hediyelik eşya dükkanlarında rastlanabiliyor. Değerli parçalar ise sayıları fazla olmayan koleksiyoncular tarafından toplanmaktadır.
Artık tespih ustaları ve tespih tezgahları giderek azalmaktadır. Kutsal gün ve gecelerde çekilen dev tespihlere sadece hediyelik eşya dükkanlarında rastlanabiliyor. Değerli parçalar ise sayıları fazla olmayan koleksiyoncular tarafından toplanmaktadır. Tespih Osmanlı döneminde hediye olarak verilirmiş. Bu yüzden sadece saraylarda toplanmamış, tüm halka dağılmıştır.